Shortlings

Wild Strawberries (Smultronstället) Filminin Konusu Ne?

EN - FR - TR - RU - ES - DE - PT - JP - KR - AR
EN - FR - TR - RU - ES - DE - PT - JP - KR - AR

Oh, Smultronstället! Ya da İngilizce adıyla, Yaban Çilekleri, 1957 yapımı bu küçük mücevher, içsel ve felsefi anlatılarıyla özdeşleşen efsanevi İsveçli yönetmen Ingmar Bergman'ın eseri. Yani, bir kase patlamış mısır ya da belki bir kase yaban çileği kapın ve bu derin sinema sanatı eserine bir göz atalım.

Film, onur derecesi almak için bir yolculuğa çıkan yaşlı bir profesör olan Isak Borg'un bir gününü takip ediyor. Yüzeyde hayatın bir kesiti gibi gelebilir ama bana güvenin, sadece bu değil. Film, gerçeklik, rüyalar ve anılar arasında karmaşık bir dans gibi dokunuyor, Isak'ın geçmişini ve ilişkilerini mercek altına alıyor. Aslında bir yolculuk, ama sadece arabayla olan bir yolculuk değil. Bir ömür boyu hissettiğimiz duygular, pişmanlıklar ve sonunda öz keşif yolculuğuna çıkıyoruz.

Yaban Çilekleri'nin kalbinde ise yansıma kavramı yatıyor. Profesör Borg geçmişin hayaletleriyle - ailesi, kopuk ilişkileri ve yalnızlığı ile yüzleşirken bizi izliyoruz. Bergman'ın o kadar etkili kurguladığı rüya gibi sekanslara daldıkça, adeta kendi aklınıza kazınmış gibi hissediyorsunuz. Aslında sadece bir üniversite törenine yolculuk etmediğimizi; bir insanın kendisiyle barışma arayışında olduğumuzu anlıyoruz. 

Bergman ağır temalardan kaçınmıyor. Ölümlülük, Borg kendi hayatının sonbaharıyla yüzleşirken bir hayalet gibi üzerinde dolanıyor. Kişinin seçimlerinin ağırlığını ve hayat göletinde yarattıkları dalgaları düşünmeye teşvik ediliyoruz. Ayrıca, yolculukta Borg'a eşlik eden gelini Marianne ile kurmaya çalıştığı bağlantıda da kuşaklar arası kopukluk teması hissediliyor. Onların etkileşimleri, Borg'un kendisiyle hayatın genelinde hissettiği uzaklığın bir özeti niteliğinde.

Ama bu düşünceli notlara rağmen, Yaban Çilekleri'nin sıcaklıktan yoksun olduğunu düşünmekten sakının. Film adı bile varoluşun dikenleri arasındaki lütuf anlarını, tatlılık ve nostalji hissini uyandırıyor. Gerçek meyvedeki gibi, hayatta sevinç ve nezaket anları beklenmedik yerlerde, küçük ama derin olabiliyor. Filmdeki bu anlar, daha yansıtıcı yönleri dengeleyerek anlatıya karmaşıklık ve dokunaklılık katıyor.

Sonuç olarak, Smultronstället hikayesi ve senaryosu, karmaşık duygularla dolu ama güzel anlarla işlenmiş bir insan ruhunun dokuması gibi. Bergman, sade bir hikayeyi kullanarak yaşlanma, pişmanlık ve uzlaşma gibi evrensel temalarla uğraşıyor. Isak Borg'un iç ve dış dünyalarından geçen yolculuk izleyicileri sadece eğlendirmekle kalmıyor, aynı zamanda derinden etkiliyor. Her hayatın hem keder hem de sevinçten oluşan bir dokuması olduğunu, her birimizin yolda kendi yaban çileklerimizi aradığımızı hatırlatıyor.


Trending NOW